Wednesday, January 17, 2007

BUGÜN EROL İLE CANAN 'IN 1. EVLİLİK YILDÖNÜMÜ

Beni tanıyorsanız büyük ihtimalle onları da tanıyorsunuzdur.Onların web sitelerine link vericem vermesine de, bunu nasıl yapacağımı bilmiyorum. İyisi mi yazayım .
Bu sitelere girerseniz yakışıklı kardeşim Erol ile güzel eşi Canan 'ın fotoğraflarını görebilirsiniz. Onların okudukları kitaplar, izledikleri filmlere ilişkin yorumlarını okuyabilirsiniz. Bilgisayar yazılımı, web tasarımı, futbol hakemliği, fotoğrafçılık,reklamcılık vs. vs.... aman, girip okuyun. Bunların on parmağında on marifet. Canan Güzel Sanatlar Grafik Tasarım mezunu. Resim yapar, fotoğraf çeker, üniversitede okutmanlık yapar, kendi firması var....Erol bilgisayar mühendisi, futbol hakemi, yüksek lisans öğrencisi....İkiside bol okur, yazar ve gezerler.Bir de evliler...Bugün de onların evliliklerinin 1. yıldönümü.
İkisini de çok seviyoruz.Canan kardeşimizin eşi değil de küçük kız kardeşimiz gibi geliyor bize.Tabi biz 4 (yazıyla dört ) görümce ona nasıl geliyoruz bilmem:)
İkisini de öpüyor, evlilik yıldönümlerini kutluyorum.
Aaaaa... web adresini yazınca link veriliyormuş:)

Sunday, January 7, 2007

2007 YURDUM İNSANINA AKIL FİKİR GETİRSİN

Çalışan kadınların omuzlarında ki yük oldukça ağırdır. Hele bu çalışan kadın evli ve bir de anneyse.Kadın, iyi anne, iyi eş,iyi ev kadını ve aynı zamanda iş yaşamında , mesleğinde başarılı olmak zorundadır.Bunlarda yetmezmiş gibi kadının akademik kariyer yapması, siyasette aktif rol alması, sosyal ve kültürel faaliyetlerde bulunması vs. beklenir. Toplum modernleştikçe, kadınlar meslek sahibi olup iş yaşamındaki yerini aldıkça, kadının omuzlarındaki yük azalacağına, katmerlenerek artmaktadır. Kadın çalışsa dahi ondan ev işlerini bizzat yapması,eşinin ve çocuklarının her türlü ihtiyacını daha onlar istemeden düşünüp gidermesi beklenir.Çocuk hastalanırsa ertesi gün işe gidecek olmasına rağmen gözünü kırpmadan çocuğunun başında beklemesi, gerekirse işten izin alıp evde çocuğuna bakması,akşam eve girer girmez, mutfağa koşturup yemek yapılması, sofranın hazırlanması,çocuğun yemeğinin yedirilmesi,ardından sofranın toplanıp bulaşıkların yıkanması, eve gelen misafirler için ikram edilecek bir şeyler hazırlaması ve eşi gelen misafirlerle sohbet ederken servis etmesi, arada güler yüzle, hiç yorgunluk emaresi göstermeden bir iki laf etmesi, akşam yatmadan evin dağınıklığını toplayıp, eşinin ve çocuklarının yarın giyeceği kıyafetleri gözden geçirip hazırlaması, ve sayıp içinizi sıkmak istemediğim daha bir sürü şeyi yapması kadın çalışsa dahi kadından beklenir. Üstelik bunca gayretine rağmen hiç bir taktire de hak kazanmaz. Öyle ya, bunlar zaten onun görevidir.Eşiyle aynı saatte eve giren erkekte, TV nin karşısındaki yerini alır.Adamcağız bütün gün çalıştı didindi, ülkede ne olup bitmiş, siyasiler ne demiş,ekonomik gelişmeler nedir vs vs. takip etmeli öyle değil mi?
Sabahları bir yandan kahvaltı hazırlayıp bir yandan çocuklarının öğlen yiyeceklerini hazırlayan, hem kendisi giyinip, hem çocuklarını giydiren, eşinin çorabına kadar eline veren, yatakları toparlayan, işe giderken bakımlı olmak zorunda olan, bütün bu koşuşturmaca yüzünden belki işine geç kalıp, amirinden, patronundan laf işiten de ne yazık ki kadınlardır.
Günlük bunca koşuşturmanın arasında günlük gazeteyi okuyabilirse ne ala. Kitap okumak, bir iki arkadaşı ile bir araya gelip bir kafede sohbet etmek, sergiye tiyatroya gitmek, film izlemek çalışan kadın hele çalışan anne için çok lüks beklentilerdir.
Kadının görevlerinden en zoru ve en önemlisi anneliktir.Bir insana hayat verme,onun her türlü ihtiyacını karşılama, en önemlisi çocuğun kişiliğini şekillendirme ve geleceğine yön vermede en önemli rol annelerindir.Biliyoruz ki, toplumu oluşturan bireyler ne kadar sağlıklı-gerek bedensel gerek ruhsal açıdan-, ne kadar bilgili ve kültürlü ise oluşturdukları toplumda öyle olacaktır.Kadından bu kadar ağır beklentileri olan,kadının kitap okumasını, sosyal faaliyetlerde bulunmasını lüks olarak gören, hatta kız çocuklarının okula gitmesini, okuma yazma bilmesini bile gereksiz, hatta tehlikeli bulan bir toplumun, avrupalı olmayı, onlar gibi yaşamayı istemesi büyük bir çelişkidir.
Ne acıdır ki bu çağda ülkemizde kız çocuklarının okula gönderilmesi için kampanyalar düzenleniyor, hem devlet hem sivil toplum örgütleri büyük çabalar harcıyor. Ne yazık ki ülkemizde hala kadının başının örtülmesi isteniyor, daha acı olan, bunu erkekler kadar kadınlar istiyor ve bunun için mücadele veriyor. Ülkemizde haremlik selamlık uygulamaları görülüyor, bunu kadınlarda destekliyor.
Gerçek şu ki, erkekleri de anneleri büyütüyor, yetiştiriyor. Anneler erkek çocuklarına kız çocuklarından farklı davranmaya , kızından ev işlerine yardım bekleyip, içeceği suyu dahi oğlunun ayağına götürmeye, kızına oğlunun dağınıklığını toplatıp, erkek kardeşine yemek hazırlatmaya devam ettikçe,toplumun kadına bakışı, kadının toplumdaki yeri değişmeyecektir.Türk toplumunda kadının ikinci sınıf olmasının sorumlusu kadınlardır.Kendisi ezilmekten şikayet edip, kızını , gelinini ezmek için elinden geleni ardına koymayan kadınlardır. Bu zihniyetteki kadınlarda ezilmeyi, ikinci, sınıf insan muamelesi görmeyi hak ediyorlar. Ancak ne yazık ki kurunun yanında yaş ta yanıyor.
Yeni evlenecek yada evlenmiş kadınlara hemcinsleri nasihatlar eder. Kızım erkeğine her zaman güler yüz göstereceksin, o eve gelmeden süsleneceksin, hiç bir isteğine yüz çevirmeyeceksin, o bağırırsa sen susacaksın, tartışmaya girmeyeceksin, hangi yemekleri seviyorsa onu yapacaksın...bunlar gibi yüzlerce nasihat verilir evlenecek kızlara. Bunların karşılıklı olması gerektiği, kadının da bunları eşinden beklemeye hakkı olduğu yoktur nasihatların içeriğinde.
Elbetteki kadın ve erkek farklı cinslerdir. Fiziki olarak bir çok farklılık vardır iki cins arasında. Kadındır doğurgan olan, çocuğunu emzirebilen. Ama baba da gerektiğinde çocuğunu biberonla, kaşıkla besleyebilir. Yeni doğum yapmış eşine her konuda yardımcı olup, yeni doğum yapmış kadının psikolojisini anlamaya , onu birde ev işleri ile bunaltmamaya çalışabilir.Çocuğun altını temizlemek sadece annelerin görevi neden olsun?Neden erkekler, sanki bu sadece kadınların yapabileceği bir şeymiş gibi, çocuğunun altı kirlendiğinde karısına seslenirler?Lafa geldi mi, maşallah ellerinden her iş gelir, çok maharetlidirler, ama işlerine gelmeyen konularda... -Ben beceremem çocuğun altını temizlemeyi!Elbetteki her anne çocuğuna zevkle bakar, hiç bir anne çocuğunun altını temizlemekten yüksünmez. Ama erkeklerin zor, emek gerektiren, insanı yoran her şeyi kadına yüklemek, kadınlardan beklemek gibi bir alışkanlıkları var. Burnu akmış, ağzına sümük dolan çacuğunun burnunu temizlemektense, git annene burnunu silsin demek daha kolay tabi.
Eve misafir geldiğinde kadın çay ve yanında kurabiye getirir, ardından meyve getirilir, eğer meyveler soyulup dilimlenmeden getirilirse evin beyi, misafirlerin yanında, niye soyup, doğramadın meyveleri? diye tersler, meyve servisini henüz toplamışken kadın, beyimiz, misafirlere dönerek ,birer kahve içeriz değil mi ?diye karısının sırtından ikramda bulunur. Fincanlar toplanırken, evde kuruyemiş yok mu?Birer kadeh birşeyler alalım,buyurur beyefendi.Kadıncağız tepesi atsada misafire ayıp olur diye olağanüstü bir gayretle 32 dişiyle zoraki sırıtarak servise devam eder. Erkek, misafir beyle hükümet kurup yıkarken, misafir kadıncağız da ev hanımının yükünü biraz hafifletmek için ona yardım eder,mutfakta ayaküstü, iki laf etmeye çalışırlar.
Kadın dediğin kan kusup, kızılcık şerbeti içtim diyecek. Öyle akşam koca gelir gelmez, söylenmek, şikayet etmek yok. Çocuklar yaramazlık yapmışsa yapmış, olabilir, adamcağız telefonda 3 kez hatırlatmana rağmen yine yoğurt ve ekmek almayı unutmuş olabilir, ne var söylenecek, canın sağolsun kocacım, diyeceksin. Dırlanıp adamı eve geldiğine geleceğine niye pişman ediyorsunuz.Erkeği güler yüzle karşılayacaksın ki, eve gelmek için can atsın. Sen sıkılmış bunalmış, kızmış olabilirsin.Adamın niye canını sıkıyorsun? Tamam çamaşır makinası da bozuk, 1 aydır tamir bekliyor olabilir, ne yapsın adam, o tamirci mi?Bakın, bu erkek milletini üzmeye sıkmaya gelmez. Kadın olun canım. Adamı evden kaçıracaksınız.O zaman kendi anneniz dahi, kadın olsaydın da , elinde tutsaydın adamı diyecek size. Kesin sesinizi, gülümseyin bakalım...