Friday, March 9, 2007

Dünya Kadınlar Gününün Ardından

Birleşmiş Milletler tarafından yapılan bir araştırmaya göre;
1. Dünyadaki işlerin %66’sı kadınlar tarafından görülüyor.
2. Buna karşın kadınlar dünyadaki toplam gelirin ancak %10’una sahipler.
3. Dünya’daki mal varlığının ise % 1’ine sahipler.
4. Başka bir değişle dünyadaki işlerin % 34’ü erkekler tarafından görülüyor ama erkekler dünyadaki toplam gelirin % 90’ına ve toplam mal varlığının % 99’una sahipler.
Türkiye’den Rakamlar ( Milliyet, 8 Mart 2001)
1. Şehirlerde evli kadınların % 18’i, köylerde de % 76’sı eşleri tarafından dövülüyor.
2. Kadınların % 57,7’si evliliklerinin ilk gününde şiddetle karşılaşıyor.
3. Aile içi suçların % 90’ını kadına karşı işlenen suçlar oluşturuyor.

DÜNDEN BUGÜNE "KADINLAR GÜNÜ"

Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1800'lü yıllarda bir tekstil fabrikasında daha iyi çalışma koşulları için greve giden kadın işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamayarak ölmeleriyle gündeme geldi Kadınlar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de 8 Mart'ta eşitlik isteklerini daha yüksek sesle dile getiriyorlar.
8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanması, uluslararası düzeyde kabul gören bir hal alması 1970'lere rastlasa da, bu tarihe kaynaklık eden olay ve dünya kadınlarının ortak bir gün kutlama isteğinin gündeme gelişi 1800'lerin ortasını bulur. ABD'nin New York kentindeki Cotton tekstil fabrikasında çalışan işçi kadınlar, 1800'lü yılların ortalarından beri daha iyi çalışma koşulları, emeklerinin karşılığında hak ettikleri ücret ve daha iyi yaşam için mücadele vermektedir. Ama bunca yıllık mücadeleye karşın elde edebildikleri pek bir hak yoktur. En sonunda, 8 Mart 1908 günü, haklarını alabilmek için son çare olarak greve giderler. Ancak patronlar bu greve zalim bir şekilde müdahale ederler. Greve giden kadınlar fabrika binasına kilitlenirler. Patronlar bu yolla grevin başka fabrikalara sıçramasını engellemek isterler. Ancak beklenmedik bir şey olur ve fabrika yanmaya başlar. Ne yazık ki yangından fabrikada bulunan kadın işçilerden çok azı kaçarak kurtulmayı başarır Yanan fabrikadan kaçmayı ve fabrikanın çevresine kurulmuş olan barikatları aşmayı başaramayan 129 kadın işçi yanarak ölür.

Aynı yıl diğer endüstri kollarındaki kadınlar da mücadeleye devam ederler. Kadınların yürüttükleri mücadelenin temelinde seçme ve seçilme hakkı, günlük çalışma saatlerinin, koşullarının ve ücretlendirmenin yeniden düzenlenmesi gibi konular bulunmaktadır. Dünya Kadınlar Gününde bugün de ilk başlarda yapıldığı gibi eşitlik için, bağımsızlık için, politik haksızlıkların ortadan kalkması için, daha iyi yaşama ve çalışma koşulları elde edebilmek için çalışılıyor.

TÜRKİYE'DE 8 MART KADINLAR GÜNÜ
İlk kez 1921 yılında "Emekçi Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlayan 8 Mart, 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı.
"Birleşmiş Milletler Kadınlar On Yılı" programında Türkiye de etkilenmiş, 1975 yılında "Türkiye 1975 Kadın Yılı" kongresi yapılmıştır. 1980 askeri darbesinden sonra dört yıl anılmadı 8 Mart. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından Dünya Kadınlar Günü kutlanmaya başlandı.Kadınlar 80'li yıllarda 8 Mart'ı izinli yürüyüş ve şenliklerle kutlayamamışlarsa da, küçük gruplar mütevazi kutlamalarını sürdürdüler. 90'lı yıllarda kadın kuruluşlarının sayı ve çeşitliliğinin artması ile beraber 8 Mart daha geniş bir katılımla kutlanılır oldu.

ANACIĞIM—Anneme ve bütün annelere—
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Kaç geceler bana ninni söylerdi,
Hasta olunca oydu başucumda bekleyen,
Biraz yorulmayayım, üzülmeyeyim, hemen
Alır kucağına okşardı, saçlarımı öperdi.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Uzun kış geceleri masal masaldı.
Güzel çoban kızları, iyi kalpli sultanlar,
Bir suyun akışı gibi geçip gitti zamanlar
Şimdi ne o dünkü çocuk, ne de o masal kaldı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Yıkayan oydu mürekkep lekeli parmaklarımı.
Akşam biraz geciksem yollara düşerdi .
Sokağa çıkarken «Yavrucuğum üşütme» derdi.
Hemen bir kazak örerdi biraz boş kaldı mı.
Nasıl hatırlamam anacığım nasıl?
Bilirim yine kalbinde yerim anacığım.
Selam sana Kadınlar Günü İstanbul’dan.
Yeni dönmüşçesine bir akşam okuldan,
Vefalı ellerinden öperim anacığım.
Ümit Yaşar OĞUZCAN
www.memocal.com



Dünya Kadınlar Günü diye bir günün varlığından mutlu mu olmalıyım bir kadın olarak bilemiyorum. Değilim çünkü. "İnsan hakları" kavramının yanında bir de "kadın hakları" kavramı olması da mutlu etmiyor beni.Neden biz kadınların özel bir günleri var? Var, çünkü 364 gün ezilen, dayak yiyen, istismar edilen kadınların seslerini duyurmaya ihtiyacı var.Senede 1 gün, cılız seslerimizle bağırıyoruz. İnsanız, kadınız, anayız...Sizden fiziki olarak daha zayıf olabiliriz. Ama bizler erkekler tarafından yönetilen dünyada, erkekler tarafından biçilen rolleri oynamak istemiyoruz. Kadınlar erkeklerin emrine, kullanımına sunulmuş varlıklar mıdır?
Doğurganlığı tanrı tarafından verilen bir armağan iken kadına, bu özelliğimiz erkekler tarafından bizi iş hayatından ve sosyal yaşamdan koparıp, dört duvar arasına kapatmak için bahane olarak kullanılıyor ne yazık ki.Çocuk doğurup, yetiştirmek elbetteki kadın için bir onurdur ama, bizler, tanrının bize verdiği topluma sağlıklı bireyler kazandırmak görevini yerine getirirken, toplumsal yaşamdan ve iş hayatından soyutlanmak yerine çocuğumuzla birlikte iş ve sosyal hayatta varolabileceğimiz düzenlemeler yapılmasını bekliyoruz.
Toplumsal yaşamda kadının ve annenin lehine yapılabilecek basit ,ama anneler için çok gerekli bir düzenleme:emzirme ve bebek bakım odaları.Çocuğu olan kadınlar böyle bir düzenlemenin eksikliğini çok yaşamıştır. Son derece lüks alışveriş merkezlerinde bile annelerin bebeklerini emzrebileceği, bakımını yapabileceği mekanlar ne yazık ki bulunmamaktadır. Bakım odaları bulunan yerlerde de son derece elverişsiz, genellikle kadınlar tuvaletinin bir köşesine sıkıştırılmış daracık alanlar özgülenmiştir bu amaca.Emzirme odalarına ise henüz hiç rastlamadım ne yazık ki...İki yıl yaşadığım Katar 'da, bütün alışveriş merkezlerinde, hastanelerde, doktor muayenehanelerinde vs. çocuk emzirme ve ayrı olarak çocuk bakım odaları vardı. Kadınını peçenin arkasına hapseden bu toplum bile kadının toplumsal yaşama katılabilmesine uygun düzenlemeler yapmıştı.
Şimdi sakın kadınların tek derdi bu mu demeyin. Daha önceki yazılarımda da kadına özgü sorunlara değindim ve değinmeye devam edeceğim.Kadına dair bir şeyler yazmak,bu konuda kafa yormak için bir dahaki kadınlar gününü bekleyecek değilim.Bir kadın olarak toplumsal hayata, iş yaşamına dair kadına özgü sorunlarla her gün karşıkarşıyayım zaten.
Erkeklerle yarış içinde, onların önünde yada onların arkasında olmak istemiyoruz biz. Biz, her ortamda, her konuda onlarla yan yana omuz omuza olmak istiyoruz. Bizim ne bedenimiz ne ruhumuz ne de namusumuz bir erkeğe emanet değildir. Ne babamıza, ne kocamıza, ne erkek kardeşimize, ne de oğlumuza...Bizler toplumda erekeklerle eşit haklara sahip bireyleriz.Geleceğin babalarının, kocalarının, oğullarının da böyle düşünmesi , bizim çocuklarımızı bu bilinçle büyütmemize bağlıdır. Kız çoçuğuna oğlunun dağınıklığını toplatan, oğlunun ayağına pasapas olan annelerin kocalarından saygı beklemeye hakkı varmıdır.
Tüm kadınlara hakettikleri değerin gösterildiği, insanca ve kadınca bir yaşam diliyorum.

No comments: