Thursday, March 29, 2007

Ölüme Dair

Buyrun,oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz.
Biliyorum, ben uyurken
hücreme pencereden girdiniz.
Ne ince boyunlu ilaç şişesini
ne kırmızı kutuyu devirdiniz.
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
başucumda durup el ele verdiniz.
Buyrun, oturun dostlar
hoş gelip sefalar getirdiniz.

Neden öyle yüzüme bir tuhaf bakılıyor?
Osman oğlu Haşim.
Ne tuhaf şey,
hani ölmüştünüz kardeşi.
İstanbul limanında
kömür yüklerken bir İngiliz şilebine,
kömür küfesiyle beraber ambarın dibine...

Şilebin vinci çıkartmıştı naşınızı
ve paydostan önce yıkamıştı kıpkırmızı kanınız
simsiyah başınızı.
Kimbilir nasıl yanmıştır canınız...
Ayakta durmayın oturun,
ben sizi ölmüş zannediyordum,
hücreme pencereden girdiniz.
Yüzünüzde yıldızların aydınlığı
hoş gelip sefalar getirdiniz...

Yayalar-köylü Yakup,
iki gözüm,
merhaba.
Siz de ölmediniz miydi?
Çocuklara sıtmayı ve açlığı bırakıp
çok sıcak bir yazgünü
yapraksız kabristana gömülmediniz miiydi?
Demek ölmemişsiniz?

Ya siz?
Muharrir Ahmet Cemil?
Gözümle gördüm
tabutunuzun toprağa indiğini.

Hem galiba
tabut biraz kısaydı boyunuzdan.
Onu bırakın Ahmet Cemil,
vazgeçmemişsiniz eski huyunuzdan,
o ilaç şişesidir
rakı şişesi değil.
Günde elli kuruşu tutabilmek için,
yapyalnız
dünyayı unutabilmek için
ne kadar çok içerdiniz...
Ben sizi ölmüş zannediyordum.
Başucumda durup el ele verdiiniz,
buyrun, oturun dostlar,
hoş gelip sefalar getirdiniz...


Bir eski acem şairi:
"Ölüm adildir"-diyor,-
"aynı haşmetle vurur şahı fakiri."

Haşim,
neden şaşırıyorsunuz?
Hiç duymadınız mıydı kardeşim,
herhangi bir şahın gemi ambarında
bir kömür küfesiyle öldüğünü?...

Bir eski Acem şairi:
"Ölüm adildir"-diyor.
Yakup,
ne güzel güldünüz, iki gözüm.
Yaşarken bir kerre olsun böyle gülmemişsinizdir...
Fakat bekleyin, bitsin sözüm.
Bir eski Acem şairi:
"Ölüm adil..."
Şişeyi bırakın Ahmet Cemil.
Boşuna hiddet ediyorsunuz.
Biliyorum,
ölümün adil olması için
hayatın adil olması lazım, diyorsunuz...

Bir eski Acem şairi...
Dostlar beni bırakıp,
dostlar, böyle hışımla
nereye gidiyorsunuz?

NAZIM HİKMET

No comments: