Monday, December 18, 2006

3 yaşında bir oğlum var. Şanslıydım, oğlum, eşimin işi nedeniyle çalışma hayatıma ara verip, yurt dışında bulunduğum bir zamanda dünyaya geldi. Şanslıydım dedim ama, aslında bunun şansla çok ilgisi yok tabiki. Akıllıydım demek daha doğru, ama, megaloman olduğumu düşündürebilir.İşimden ayrılıp, eşimin işi için yurt dışına gitmeye karar vermemde, bunun çocuk yapmak için iyi bir fırsat olacağını düşünmem etkili oldu.Oğlum Katar 'da doğdu ve biz oğlum yaklaşık bir yaşında iken Türkiye 'ye döndük. Döndük ama, oğlum kreşe gidebilecek yaşa gelinceye kadar çalışma hayatına dönmemem konusunda karar almıştık eşimle. Bu nedenle oğlum 2,5 yaşına gelinceye kadar çalışmadım ve oğluma baktım.Böylece çalışan annelerin yaşadığı çok sıkıntılı, zor bir dönemi, biz de oğlumuz da rahat atlattık.
Çalışan annelerin sıkıntısı daha hamile olduklarını öğrendikleri an başlar. Ya hamilelik dönemi sorunlu geçerse...Doğumdan sonra çocuğa kim bakacak, bebeğimi nasıl emzireceğim?Çalışan bir kadının, hamileliğinin bir dönemini ya da tamamını yatarak geçirmek zorunda olması vs. durumlar çalışan bir kadın için kabusun başlamasıdır. Eğer kadın resmi bir kurumda çalışıyorsa durum daha rahat atlatılabilir. Ama ya özel sektörde çalışıyorsa, yada serbest meslek sahibi ise(doktor, avukat vs.), durum gerçekten çıkmazdadır.
Hamilelik sorunsuz geçse bile, kadın için özel bir dönemdir. Kadının çok fazla kendisini yormaması, üzülmemesi, strese girmemesi gereken bu dönemde, iş hayatının hamilelik öncesi kadar yoğun bir tempoyla sürdürülmesi zordur.
Doğumdan sonra çocuğa kimin bakacağı, çok büyük bir sorun çalışan anneler için.İş Yasasının hamile kadının çalışması, doğum ve emzirme iznine ilişkin düzenlemelerini ayrıntıları ile yazacağım yakında.Doğum sonrası yasal izin süresi, doğumdan itibaren 8 hafta olup , sağlık durumunun gerektirmesi durumunda doktor raporu ile bu süre uzatılabilir.Yasal izin süresinin bitiminden itibaren, 6 aya kadar ücretsiz izin kullanma hakkı vardır çalışan kadının. Ama bu sürelerin sonunda yine sorun karşımızda,bebeğime kim bakacak? Eğer büyükannelerden biri bakabilecekse bebeğe, bu, çalışan anne için büyük bir şans:) Beraberinde başka sorunlarda getirecek olsa, bu yol, seçeneklerin içinde bence çocuk için en iyisi. Diğer seçenekler kreşe bırakmak ve ya evde yada bakıcının evinde bakıcıya bırakmak.
Yasal 8 hafalık sürenin sonunda anne 6 aylık ücretsiz izin hakkını kullanarak, bebeğine 8 aylık oluncaya kadar bakabilme şansına sahip.Henüz 8 aylık bir bebeğin kreşe bırakılması çok doğru değil. Bu kadar küçük bir bebeğin hijyenik bir ortamda bakılması gerekir. Zira henüz bağışıklık sistemi gelişmemiş, aşıları tamamlanmamıştır. Hem de özel bir özen ve ilgi gösterilmesi gerekmektedir. Bebeklerin sağlıklı gelişiminde sağlıklı beslenmesi, hijyen vs. ihtiyaçlarının karşılanması kadar, sevgi ve ilgi ile kucaklanması ve okşanması da çok önemlidir. Araştırmalar yurtlarda kalan çocukların fiziki olarak ne kadar iyi bakılırlarsa bakılsınlar, annesi tarafından sevgi ile büyütülen çocuklar kadar fiziki gelişim gösteremediklerini ortaya koymaktadır. Ruhsal gelişimde ise, sevgi ve ilginin rolünü ortaya koymak için hiç bir bilimsel araştırma yapmaya gerek dahi yok bence.Bebeğin bir bakıcıya bırakılması seçeneğine gelince, bu da kreş seçeneği gibi sakıncalar içeren bir yol. Öncelikle çocuk bakacak yetkinliğe ve ruh sağlığına sahip, güvenebileceğimiz bir bakıcı bulmak çok zor.Ne yazık ki çalışan anneler çocuklarını çoğu zaman , evlere temizliğe giden, eğitim seviyesi çok düşük, çocuk bakımında geleneksel ve kimi yanlış yöntemleri uygulayan, hatta dilimizi dahi doğru konuşamayan kadınlara emanet temek zorunda kalmaktadırlar.Yanlış anlaşılmak istemem. Amacım bakıcılık yapan bu kadınları küçümsemek değil. Ama hayattaki en önemli varlığımızın, çocuğumuzun sağlığından, güvenliğinden, ruhsal gelişiminden, dil gelişiminden bu kadınlar sorumlu olacaktır. Hijyen, sağlıklı beslenme, güvenlik kurallarını bilmeyen, ana dilini doğru dürüst konuşmayan bir bakıcıya çocuk emanet etmek, çocuğun bugününü değil geleceğini de tehlikeye atmaktır.Bu nedenle çocuğa büyükanne yada başka bir akrabasının bakacak olmasını bir şans olarak niteledim. Ama elbetteki, bakıcı için sıraladığım sakıncalı durumlar, büyükanne için de geçerli olabilir. Ama ne yazık ki bu üç yoldan birini seçmek zorundayız çalışan anneler olarak.
Yukarıda bahsetmiştim. Ben oğlum 2,5 yaşına gelinceye kadar çalışmadım Ama ben şanslıydım, çalışmak zorunda değildim. Ancak, oğlum 2,5 yaşına geldiğinde çalışma hayatına dönmeye karar verdim, zira, artık oğluma da yetmez oldum. Okul öncesi eğitimin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca 2,5 yaşına gelmiş bir çocuğun yaşıtlarıyla bol vakit geçirmesi gereklidir. Bir de benim çalışma hayatına ve mesleğime özlemim artınca, oğlumu kreşe gönderip,gönül rahatlığıyla çalışmaya başlama kararı aldım. Gönül rahatlığı ile diyorum, çünkü, oğlumu 1,5 yaşına kadar emzirdim. Onunla 2,5 yıl boyunca bol bol vakit geçirdim. 2,5 yaşında oğlumun aşıları hemen hemen tamamlanmıştı ve oğlum deyim yerinde ise,kreşte başının çaresine bakabilecek hale gelmişti. Ama yine de kolay olmadı. İnsanın yavrusunu başkalarına emanet etmesi çok zor. 2,5 yıl boyunca oğlumdan hiç ayrılamışken, onu kreşe bırakıp, sırtımı dönüp gitmek çok da kolay olmadı. Ama kreşe başlama aşamasında çok duygusal hareket etmemek gerekli. Kreş seçimini iyi yapmak ve ondan sonrasında profesyonellere güvenmekten başka çare yok. Ben de öyle yaptım. Kreş seçimini yaparken dikkat edilmesi gereken konuları ayrı bir yazıda ele almayı düşünüyorum.Kreşin müdürü, çocuk gelişim uzmanı bayan ilk günler ve sonrasında karşılaşacağımız tepkiler konusunda beni uyardı. İlk iki gün 1,5-2 saat kadar kaldık kreşte. Ben de oyun odasında oturdum. Oğlum 2 saat boyunca yüzüme bile bakmadı ve eve dönmek istemedi. Sonraki bir kaç gün süreyi yavaş yavaş artırdık ve oğlum ben ayrılırken hiç sorun çıkarmadı. Bu duruma üzüldüm ile diyebilirim. Bunu dile getirdiğimde kreş müdürü beni uyardı. 2. hafta oğlumun gelmek istemeyebileceğini, eğer öyle olursa, hiç taviz vermeden kreşe bırakıp, oyalanmadan ayrılmam gerektiğini söyledi. Gerçekten de beklenen oldu ve oğlum 2. hafta gitmek istemedi kreşe. Kreşin önünde ben araba kolduğunun kemerini açmaya çalışırken, o, ağlayarak takmaya çalışıyordu. İçerde boynuma sarılıp, ayrılmamak için feryat ederken, müdür bayan tarafında adeta boynumdan sökülüp içeri alındı. Bu durum yüreğimi parçalasa da zayıflık göstermem halinde bu durumun uzayıp gideceğini düşündüm ve duysal davranmayarak bu günleri atlattık. Oğlum 6,5 aydır kreşe gidiyor ve orda çok mutlu olduğunu hissediyorum.Oğlum kreşe başlayıncaya kadar hiç abartmıyorum, bırakın antibiyotiki, ateş düşürücü şurup dahi kullanmak zorunda kalmamıştık. Kreşe başlamasıyla birlikte enfeksiyon bombardımanına uğradık. Defalarca üst solunum yolu enfeksiyonu geçirdi. Ama bu da beklediğimiz bir durumdu. Her evin kendi bakteri florası olduğunu, yeni ve kalabalık bir ortamda sık enfeksiyon geçirmesinin normal olduğunu biliyorduk. O nedenle telaşa kapılmadık.Henüz bu dönemi tam olarak atlatamadık. Sıklığı biraz azalsada, oğlum hala enfeksiyon geçirmeye devam ediyor.
Çalışan annelere tavsiyem, mümkünse, bebeğe 2,5-3 yaşına gelinceye kadar büyükanne veya yetkin bir bakıcı tarafından, bebeğin evinde bakılması, bu yaştan sonrada kreşe gönderilmesi. Tabi en güzeli bebeğe annenin kendisinin bakabilmesi. Keşke mümkün olsa da kreşe gidebilecek yaşa gelinceye kadar anneler çocuklarına bakabilse... Bebeğini yeterince emzirememenin, dilediği gibi besleyememenin, eğitememenin sıkıntısını ve üzüntüsünü bütün çalışan anneler ve tabi çalışan annelerin eşleri babalar çok iyi bilirler. Bu konu devam edecek....

No comments: